Odaklan Ve İstediğin Hayatı Yaşa!
Öncelikle zihnimizdeki kodlamaların nasıl ortaya çıktığını, aşamaları ile birlikte inceleyeceğiz. Sonrasında ise bu aşamalarda istediğiniz yöndeki değişimleri nasıl yapabileceğimizi ve bu değişimlerden, nasıl sonuçlar alabileceğimizi, birer örnek uygulama üzerinden giderek birlikte ortaya koyacağız. Ne düşünür ve neye odaklanırsanız, onu kendinize ve hayatınıza çekersiniz. Şimdi kendi hayatınızı gözünüzün önüne getirerek, birazdan soracağım soru ile ilgili olarak kısa bir değerlendirme yapmanızı istiyorum sizden. Neye odaklı yaşıyorsunuz? Sahip olduklarınız ya da sahip olacaklarınız için minnet duyarak şükretmeye mi odaklısınız? Yoksa sahip olamadıklarınız sebebiyle huzursuzluk ve de yoksunluk duygusuna mı? Bu soruyu biraz açmamız gerekirse, yaşadığınız iyi veya kötü her durumun, size bir şeyler kattığı düşüncesinin hâkim olduğu, bardağın dolu tarafını gören pozitif bir bakış açısına mı sahipsiniz? Yoksa karşılaştığınız her duruma karşı aşırı temkinli ve de size verebileceği zarar odaklı, bardağın boş tarafını gören negatif bir bakış açısına mı? Bu soruya şu an da vereceğiniz cevap, kendinize karşı bir farkındalığa sahip olmanızı sağlayacağı için oldukça önemli! Bu yüzden zihninizi yeniden programlamak adına bu soruya net bir cevap vermenizin öneminin çok fazla olduğunu bilmenizi istiyorum.Orijinal Adı Think And Grow Rich dilimize çevrilmiş haliyle Düşün Ve Zengin Ol kitabının da yazarı olan Napoleon Hill tarafından hipnotize edici ritim yasası adı verilen bu durum, insanların belirli bir alışkanlık döngüsü içerisine girmesine ve de bu alışılmış davranış döngüsünden bir türlü çıkamamasını ifade etmek ve de açıklamaktadır. Hill, bu durumdan bahsederken, şöyle demektedir; “ o insanları ortalama yüzde 98’i, farkında olarak ya da olmayarak oluşturdukları hipnotize edici ritim durumunda bilinçsiz bir şekilde hayatlarına devam etmekte, geriye kalan sadece %2’lik dilimde bulunanlar, zihinlerini bilinçli olarak kullanarak bu döngünün dışına çıkabilmektedir.”. Sizlerle birazdan paylaşacağım ve size kendi zihninizi yeniden programlama şansını verecek olan döngüyü tam olarak anlayıp özümseyerek, uygulayabildiğinizde sizlerde bahsedilen bu hipnotize edici döngüden bilinçli olarak çıkmayı başaranlardan olacaksınız. Hipnotize edici ritim yasası ile anlatılan kısır döngüden çıkarak, zihninizi bilinçli bir şekilde yeniden programlamayı öğrendiğinizde elde edeceğiniz başarının mimarı siz olacaksınız. Zihninizi yeniden programlamayı başardığınız anda artık önceki verimsiz, sürekli başarısızlığa, mutsuzluğa iten kısır döngüden çıkarak, daha başarılı ve de mutlu olacağınız durumları kendinize çekmenizi sağlayan, yeni ve verimli bir döngüye geçireceksiniz. Çünkü yapacağınız yeniden programlama ile birlikte krizleri bile fırsata çevirmenin mümkün olduğunun farkına varacaksınız.
Zihnimizin programlanma süreci 6 aşamadan oluşan, farkında olarak ya da olmayarak sürekli olarak tekrarlanan kapsamlı ve de yaşadığımız hayatta çok büyük etkisi olan bir süreçtir. Peki, nedir bu aşamalar? Şimdi adım adım bunlardan bahsetmek istiyorum. Hepimizin zihninden geçen binlerce düşünce vardır. İyi veya kötü her şey bir düşünceyle başlar. Peki, düşünceler ne şekilde oluşur zihnimizde, düşünceler zihnimizin programlanma sürecinin başlangıç noktasıdır. Düşünceleri içinde yaşadığımız toplum ve bizi çevreleyen, fiziksel dünyadan bize doğru sürekli bir akış halinde olan, gelen düşünceler, vede zihnimizde bilinçli olarak oluşturarak bizden, içinde yaşadığımız topluma doğru aktarılan, giden düşünceler olarak ikiye ayırabiliriz. Toplumda bize sürekli olarak akış halindeki düşünceler, televizyon, medya ve reklamlar aracılığıyla algıladığımız, iş yerimiz okulumuz veya çevremizdeki insanlarla olan etkileşimlerimizle ortaya çıkan ve de zihnimizde büyük bir yer kaplayan düşüncelerdir. Giden, düşünceleri ise zihnimizde bilinçli olarak seçtiğimiz ya da oluşturduğumuz ve de bizim odak noktamız sonucunda ortaya çıkan düşüncelerdir. Zihnimizi programlama döngüsünün ikinci unsuru, duygulardır. Duygu eklenmemiş bir düşüncenin, hayatımızda çokta fazla bir etkisi olmaz. Kabul gören bir düşünce benimsemeye, kabul görmeyen bir düşünce ise zihnimizde reddetmeye başlar. Duyduğumuzdan itibaren. Burada üzerinde durulması gereken önemli bir noktayı vurgulamak istiyorum. Zihnimizde bir düşünceyi kabul etme ya da etmeme sürecine, içinde yaşadığımız toplumun din ve ahlak kuralları, örf ve adetleri, ayrıca sosyal yapının bütününün inanılmaz bir etkisi vardır. Bu etki kimi zaman faydamıza olurken, kimi zamanda farkında olmadan bize zarar veren ve aslında bir adım bile ileriye doğru adım atmadan, olduğumuz yerde kalmamıza sebep olabilen bir etkidir. Bahsetmiş olduğum bu olumsuz etkiye en iyi örnek olarak, “mahalle baskısı veya el alem ne der” düşüncesi verilebilir. Zihnimizde bir düşünceyi kabul etme ya da etmeme süreci birkaç kez tekrarlandığında bir süre sonra kabul görme veya görmeme ile pekiştirilen düşünce, zihnimizde yer etmeye başlar. Zihnimizdeki düşüncelere, mutluluk arzu istek gibi olumlu duygular eklenebileceği gibi hüzün, nefret korku gibi olumsuz duygular da eklenebilmektedir. Düşüncelere duyguların eklendiği işte bu noktada hayatımızın akışına yön veren zihin programlanma sürecinin üçüncü unsuru ortaya çıkmaktadır.
Düşünce ile duygunun birleşmesi ve de yeterli güçlü etkileşim içerisinde olmasının sonucunda da zihin programlanma sürecinin üçüncü en belirleyici unsuru olan, inançlarımız ortaya çıkar. İnançlarımızın oluşmasıyla birlikte, artık belirli bir davranışı da düşünce şekline sahip bir kişi olarak hayatımıza devam ederiz. Bu inançlar her ne kadar oluştuğu andan itibaren bizi belirli bir çerçeve içerisinde ve de belirli bir noktaya götürmeye başlasa da, başlangıç aşamasında çokta güçlü değillerdir. Bizleri biraz zorlasalarda, değiştirmeleri ya da tamamen ortadan kaldırmaları mümkündür. Çünkü zihinde, bu inançlarla ilgili yeni yeni oluşmaya başlayan nöral yollar henüz çok ince ve de çok zayıftır. Düşüncelerimizin duygular ile birleşmesi sonucunda ortaya çıkan inançlarımız yaşantımızı, beynimizin retiküler aktivasyon sistemine programlayarak yönlendirmeye başlar. Peki, nedir bu etkiler?
Retiküler aktivasyon sistemi beynimizdeki hangi işlevi yerine getirir? Hayatımız üzerindeki etkisi neden bu kadar fazladır? İnsan beyninde nöron ağlarının yoğun şekilde bulunduğu, retiküler aktivasyon sistemi diye bilinen bir sistem bulunmaktadır. Bu sistemin görevi belli bilgilerin beynimize ulaşarak diğerlerinin elenmesini sağlayan filtre işlevini yerine getirmektir ve bu filtre sistemini programlayan da insanın kendisinden ve geçmiş yaşantısından başka bir şey değildir. Örneğin, kendinizi sevilmeyen biri olarak görüyor ve buna mı inanıyorsunuz? Böyle bir durumda retiküler aktivasyon sisteminiz çıkarak, gün boyu tüm yaşadıklarınızı insanlarla olan tüm konuşmalarınızı tüm etkileşimimizi izler gözlemler ve bu negatif durumunuzu desteklemek için kanıtlar arayarak bulduklarını size sunar. İşinizde veya okulunuzda sizi hiç kimsenin sevmediğini, takdir etmediğini, ne yaparsanız yapın, bunun kimsenin umurunda olmadığını mı düşünüyorsunuz? Şundan emin olun, retiküler aktivasyon sistemimiz, tıpkı bir radar gibi devreye girer ve size sisteme, yaptığınız veriyi güçlendirerek size sunar. Bunun da ötesinde ve en önemli ve can alıcı nokta ise şudur, bu sistem sizin negatif veya olumsuz girdiğinizi güçlendiren durumları arayıp bulup size sunarken, geriye kalan pozitif, olumlu durumları ise görmezden gelir ve filtrenin dışında bırakır. Yaşadığınız olumsuzlukların oranı aslında %1 olumlu pozitif yaşanmışlıklarınızın oranı %99 olsa bile bu durum değişmez. Siz, retiküler aktivasyon sistemini olumsuz girdi yaparak programladığınız sürece bu kısırdöngü güçlenerek devam eder. Çünkü nöron ağları arasındaki bağlar gün geçtikçe daha da kalınlaşır ve de güçlenir.
Peki, neden beynin böylesine güçlü ve hayatımıza yön verecek bir filtresi vardır? Bu filtrenin olmasının gerçekten çok önemli nedeni var. Eğer bu insan beyni etrafındaki her şeyi hiçbir filtreden geçirmeden olduğu gibi alsaydı, yani işinizde çalışırken, okulda sınıfınızda otururken yolda yürürken, alışveriş merkezinde dolaşırken, otobüste, vapurda ve uçakta yolculuk yaparken, sosyal medyada dolaşırken her anınızda duyduğunuz gördüğünüz her bilgiyi beyniniz filtreden geçirmeden olduğu gibi ve eşit değerde alsaydı, muhtemelen aşırı yüklemeden dolayı devre dışı kalırdı veya çökerdi. İşte bu nedenle retiküler aktivasyon sisteminin işlevi, beyninizi bu aşırı yüklemeden korumak ve sizin programlamanıza göre beyninizin işlevselliğini devam ettirmektir.
Zihnimizde oluşan veya zihnimize ulaşan bir düşünceye, duygu eklenmesi sonucu, inançla birlikte ortaya çıkaran retiküler aktivasyon sistemini inancımızı güçlendirmek adına bizlere sunduğu kanıtların sayısını artmasıyla birlikte artık sahip olduğumuz inancı onaylama sürecine geçeriz. Bu süreç bize sunulan kanıt ne kadar fazla ise o kadar kısa sürede tamamlanmaktadır. İnancımız bu süreçle birlikte biraz daha güçlenir ve böylelikle zihnin programlanma sürecinin son aşamasına geçiş yapmış oluruz. Bu aşama artık inancımızın zihnimiz tarafından tamamen kabul gördüğü ve kolay kolay değişmeyecek bir güce ulaştığı son safhadır ve bu safhayla birlikte hipnotize edici ritim durumuna geçiş yaparız. Yani artık inancımızla ilgili en ufak bir şüphemiz kalmamıştır ve biz bu gittikçe güçlenen inançla birlikte programlanmış olan zihnimizle yaşantımıza devam ederiz. Tıpkı otomatik pilotta belirlenen rota üzerinde ilerleyen bir uçak gibi bu safhaya gelindikten sonra artık değişmek çok zordur. Bu nedenle belirli bir inançla ve bu inanca bağlı yaşam tarzıyla kişi ne kadar uzun süredir yaşıyorsa değişimide bir o kadar zor ve de sancılı olacaktır. Tekrar vurgulamak istiyorum ki, bu safhaya gelindikten sonra değişmek evet çok zordur ama asla imkânsız değildir.
Zihnin programlanma sürecinin daha net olarak anlaşılması için gerçek iki örneği sizlerle paylaşacak ve durumu kısaca özetleyeceğim. Vereceğim örneklerle bir bilinçsizce oluşan, birde bilinçli şekilde oluşturulan olumlu durum üzerinden giderek bu anlatımı yapacağım. Makalelerimi ilk yayınlamaya başladığım zamanlar da neredeyse eşit miktarda olumlu ve de olumsuz geri bildirimler alıyordum. Hatta kimi zaman olumsuz yorumlar ağır basıyordu. Herhangi bir makaleyle ilgili olarak yapılan olumsuz bir yorum az önce bahsetmiş olduğum bir gelen düşüncedir. Bir yorumdur bir fikirdir bu düşünceyi, fikri veya yorumu, zihninizden kabul edebilirsiniz ya da reddedebilirsiniz. Burada bahsetmiş olduğum yapılan yorumu görmezden gelme durumu değildir. Gördüğü bir yorumu olumlu veya olumsuz bir tepki verilmesi durumudur. Daha öncede söylediğim gibi, çevremizde olup bitenleri değiştiremesek bile bu olup bitenlere karşı vereceğimiz tepkinin belirleyici unsuru bizleriz. Ben böyle bir yorumu görür ve bu yorum nedeniyle fazlası ile üzülürsem eğer makalelerim beğenilmediği konusunda bir inanç oluşturmaya başlarım. Bu inancın oluşmasıyla birlikte beynin filtre sistemi olan retiküler aktivasyon sistemini makalelerimin beğenilmediği konusunda programlamış olurum. Bu durumda retiküler aktivasyon sistemi makalelerimin beğenilmediğine ilişkin kanıtları arayıp bulmaya ve de bana bu inancımı destekleyici şekilde sunmaya başlayacaktır. Retiküler aktivasyon sistemi, dikkatimi makaleler altında bulunan olumsuz yorumlara doğru yönlendirecek ve de bulduğum her olumsuz yorumda onaylama sürecini devreye sokarak, inancımı gittikçe daha da güçlendirecektir. Böyle bir programlanma ile zihnimin filtre sistemi makale altında 10 olumsuz, 90 olumlu yorum olsa bile sadece olumsuz yorumu dikkate alarak, olumlu yorumlara hiç önem vermeyecek şekilde beynimi yönlendirmeye başlayacaktır. Sonuç olarak, zihnimin programlanma sürecindeki en son aşamaya geçilecek ortaya çıkan olumsuz inancın varlığına ve de tam anlamıyla doğru olduğuna zihnim ikna olarak bu süreç tamamlanacaktır.
Bahsetmiş olduğum bu kısır döngü ne kadar uzun süreyle ve ne kadar fazla tekrarla pekiştirilirse sahip olunan inançta bir o kadar güçlenecek ve de değiştirmesi zorlaşacaktır. Çünkü böyle bir durumda, artık hipnotize edici döngünün dibe doğru çeken etkisi altına çoktan girilmiş olur. İnancın oluşturduğu ve güçlendiği bu aşamaları geçiren sürecin farkına vardığınız anda artık bu süreci başlatan gelen düşünceleri her durumda kontrol edebileceğinizinde farkına varmaya başlarsınız. Artan farkındalığınız ile birlikte gelen düşüncelerin size fayda ya da zarar sağladığını gözlemleyebilir ve de zarar veren düşünceleri daha bu döngünün en başında bu mümkün olmamış ve döngünün ilerleyen safhalarında fark etmişseniz. Tam da o anda ve hatta artık süreç tamamlandığında ve inancınız güçlendiği anda bile fark etseniz daha da geç kalmadan kontrolünüz altına alabileceğinizi de biliyor olacaksınız. Böylelikle kendinizi hipnotize edici kısır döngünün dışına atma fırsatını da elde etmiş olacaksınız. Bundan da önemlisi şudur; size anlatmış olduğum bu döngüyü özümsediğiniz anda makalenin en başında düşüncelerden bahsederken, söz etmiş olduğum ve sizin bilinçli olarak oluşturabileceğinizi söylediğim giden düşünceleri kendi zihninizde sizi olumlu yönde etkileyecek biçimde oluşturma ve bu düşüncelerin etkisiyle tüm döngüyü kendi lehinize çevirme şansına da sahip olduğunuzu göreceksiniz.
Ben yine kendi makale paylaşım örneğinden giderek bu bilinçli düşünce, oluşturma sürecini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bahsedeceğim bu örnekle birlikte aslında başarıya hedeflerinize giden yolda nasıl davranması gerektiğini yani zihninizi hayallerinize ulaşmak adına nasıl yeniden programlayabileceğinizi de özetlemiş olacağım. Öncelikle herhangi bir makaleyi paylaştığım anda, 100 yorumdan sadece 10 tanesinin yaptığım işi takdir eden olumlu yorumlardan oluştuğunu varsayalım. Bu durumda ben kendi zihnimde bilinçli olarak şu düşünceyi yaratarak yeniden programlama, döngüsünü başlatabilirim. Makalelerimi beğenen ve takdir eden o kadar çok kişi var ki ben makalelerimi paylaşmaya devam etmeliyim. Bu bilinçli olarak oluşturulan yeni düşünceye bu durumla ilgili duyduğum mutluluk daha fazla makale hazırlayıp, paylaşmak için duyduğum heyecan ve bunlardan da önemlisi yapacağım imgeleme çalışmasıyla birlikte oluşturacağı, binlerce insanın yazılarımı beğenip okuması ve bu beğenilerini yorumlarıyla belirtmesi durumunun ortaya çıkardığı motivasyonu ve minnet duygusunu ekleyerek, olumlu anlamda pekiştirilmiş bir inanç oluşturmuş olurum. Ortaya çıkan bu inancın, beynimin filtre sistemi olan retiküler aktivasyon sistemine yeniden programlar ve böylelikle filtre sistemim benim inancımı güçlendirecek kanıtlar arayıp bularak bana sunmaya başlar. Geriye kalan tüm olumsuz düşünce ve yorumları ise filtre dışına bırakarak. Bana sağladığı bu pozitif geri bildirim ile birlikte, zihnimin bu inancın doğruluğunu onaylamasına yardımcı olur. Bir süre sonra da onaylama sürecinin daha fazla olumlu pozitif kanıtla pekiştirmesiyle birlikte zihnim artık bilinçli olarak oluşturmuş olduğu bu inanca ikna olmuş olur. Makale yazma konusunda sahip olduğum, bu pozitif bakış açısının artık zihnime tamamen yerleşmesiyle birlikte yapılan negatif yorumları bile yazıma verilen değer olarak görmeye başladım. Olumsuz eleştirileride geri besleme olarak kabul ederek, ürettiğim içeriklerin kalitesinin artmasına katkı olarak kullanmaya başlarım ki, gerçekten benim durumla ilgili olan da tam olarak budur.
İlk deneme yazılarımı paylaşmaya başladığım zamanlarda, özellikle bir iki makalem ile ilgili olarak konu ve anlatım açısından o kadar yoğun bir eleştiri yağmuruna tutuldum ki, o tarihte gelen bu negatif düşüncelerin yarattığı olumsuz inanç karşısında bir süre ara vermeye karar vererek kalemi elime almadım. Ama bu süre içerisinde daha fazla eğitim alarak kendimi daha çok geliştirdim. Almış olduğum eğitimler esnasında ise daha önce fark ettiğim zihnin programlanma sürecinin yeniden farkına vararak bu döngüyü bu kez bütünüyle özümsedim. Özümsediğim bu döngüyü kullanarak tıpkı az önce sizlere örnek verirken anlatmış olduğum gibi makalelerimin çok beğenildiği yönünde olumlu bir düşünceyi zihnimde bilinçli olarak yarattım. Oluşturduğum bu inancı zaman içerisinde hiç durmadan yapmış olduğum imgelemelerimle güçlendirdim ve de sizlerin ilgisiyle de bugünlere kadar geldim.
Bir zamanlar bir süre olumsuzluklardan dolayı kalemi elimden bırakmama sebep olan düşünceyi, zihnimde dönüştürerek olumlu canlandırdığım kodlama sayesinde her gün daha fazla üretmeye ve de daha fazla insana ulaşmaya gayret ediyor oldum. Sizlere ayrıntısıyla anlatmış olduğum zihin programlama döngüsü bir sır değil belki ama çoğu kişi tarafından fark edilmeyen ya da fark edilse bile yeterince önemsenmeyen inanılmaz etkili, tüm hayatınızı hayata bakış açınızı baştan aşağı değiştirebilecek güçlü bir süreçtir. Bahsetmiş olduğum bu döngüyü tam anlamıyla özümser bilinç dışı gelen düşüncelerden size zayıflatan hangi aşamada olursa olsun fark eder, fark etmez hayatınızdan çıkarabilirseniz eğer hipnotize edici kısır döngüden çıkarak hayatınızdaki mutsuzluğa ve kötü gidişe bir dur diyebilirsiniz. Buna ek olarak birde bilinçli düşüncelerinizi zihninizde sizi destekleyecek ve de size güç verecek şekilde oluşturur. Tüm döngü boyunca yapılması gerekenleri sizlere anlatmış olduğum gibi adım adım yaparak yapacağınız imgeleme çalışmalarıyla bu düşüncelerinizi besleyebilirseniz işte o zaman bilinçli olarak başarıyı ortaya çıkarma sürecine dâhil olup istediğiniz gibi bolluk ve bereket dolu bir hayatın kapılarını sonuna kadar açmış olursunuz. Unutmayın ki ne düşünür. En çok neye odaklanırsanız, onu kendinize ve hayatınıza çekersiniz.
(0) Yorum